26 Ocak 2015 Pazartesi

hayata dair....


Kaç nefes olduğunu bilmediğimiz hayatın bize bahşedilen kısmında boşa harcıyorsak nefesimizi hayat ne yapsın?....

Sevdiklerimizle bir arada olamadığımız anların bahanelerini bize veren kendi seçimlerimiz....yada kendimiz için yarattığımız özel anların...yarına güvenmek.yarına ertelemek yaptığımız yarının belirsizliğinde üstelik....yarın zamanın bize bir vaadi oysa teminatsız.yarın okyanusta binilen sandal küreksiz.rotasız...zamanın nasılda kimseyi es geçmeden akıp gittiği gerçeği, günlük,o nereye olduğunu çözemediğim koşturma canın içinde belki de bize gülerek cılız bir şekilde hatırlanmayı bekliyor....o gün yapmayıversek hayatımıza sekte vurmayacak islerin bahanesi olduğu nice güzel anı yasamadan geçiyoruz zamanın içinden...

Tadını dostun muhabbetinden alan kahvenin yerine plastik bardakta poşetle tatlanmış çayı tercih ediyorsak hayatın suçu ne?...iki satır yazmayı çok görüp; kullanılmaktan,herkese mal olmaktan eskimiş,kişiliksizleşmiş, hissiz cep mesajlarını yolluyorsak sevdiklerimize ve sonrada artık insanlık kalmadı nerede o eski günler diye serzenişte bulunuyorsak bide üstüne.Bu kendimize batıracak iğne kalmadığından mıdır acaba?... beklentilerimizi o kadar yüksek tutuyoruz ki,önümüzde bir dağ oluveriyor biz farkına varmadan...sonrada dağların geçilmezliğinde .dağların dağlara kavuşmazlığında uzaklaşıyoruz insanlardan... üstümüze sis gibi çökertiyoruz memnuniyetsizliklerimizi... oysa güneş her gün doğuyor bıkmadan biz görelim diye... bakmıyoruz! aklımıza gelmiyor ,kimin ne yediği ne giydiği, ne dediği ,kısmen ne hissettiği dünyanın neresinde kim bilir ne acılar yaşanıyor olabileceğinden daha çok ilgilendiriyor bizi...

Şükretmek için onca sebebin yanı başımızda durmasına rağmen yamacımıza bakmak ne kadarda uzak kalıyor bize...bir ölüm tecrübesi gerek belki de hepimize...hiç bitmeyecek gibi hoyratça harcadığımız nefeslerinde sayılı olduğunu anlamak için....yada her sabah uyandığımızda bir günlük bir hayat daha bağışlandığını hissetmeye çalışmak,hiç ihtimal verme sekte; tek gerçeğin her yaşayanın bir gün ölümü tadacağı gerçeğinde,o günün son günümüz olabileceği ihtimalini göz ardı etmeyerek yaşamaya ne dersiniz ?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder